Efsaneye göre, eski çağlarda Fethiye'den geçen gemiler açıkta demirler ve içme suyu almak için kıyıya sandalla çıkarlarmış. Bir gün yaşlı bir kaptanın genç ve yakışıklı oğlu su almak için koya çıktığında güzel Belcekız'ı görmüş. Görür görmez de vurulmuş. Kızın yüreğine de ateş düşmüş. Fakat delikanlı suyu alıp dönmek zorundaymış. Gemi uzaklaşıp gitmiş. Belcekız o tarihten sonra hep kıyıyı ve sevdiğini beklemiş. Delikanlı da geminin tekrar bu koydan geçmesini… Her geçişte su almaya gelirmiş.
Gide gele sevdalanmış olan gençler hasretle bir gün gemi koydan geçerken fırtına patlamış. Genç, babasına burada korunaklı, havuz gibi bir koy olduğunu söylemiş. Fakat babası oğlunun sevgilisini görmek uğruna gemiyi parçalamayı göze aldığını sanmış. Dalgalarla birlikte kavga da büyümüş ve baba, gemi tam kayalıklara çarpacakken, bir kürek darbesiyle oğlunu denize atmış ve dümenin yanına gitmiş. Daha sonra çarşaf gibi koyu görmüş. Oğlu oracıkta, kayalıklarda can vermiş. Kayaların üzerinde sevdiğini bekleyen Belcekız da kendini kayalardan atıp intihar etmiş. İşte o gün bu gündür kızın öldüğü yere Belcekız, oğlanın öldüğü yere Ölüdeniz denir.
Günün ilerleyişine göre rengi değişip duran deniz belki de bir oğlana bir kıza yanmaktadır. Ölüdeniz, adı gibi durgun bir göl niteliğindedir. En fırtınalı günlerde Belceğiz kıyıları dalgalarla boğuşurken, Ölüdeniz’de sadece çırpıntılar meydana gelir.
Ancak durgun gibi gözüken Ölüdeniz, gözle görünmeyen üç nedenle kendini hemen hemen her gün yenilemektedir. Bunlardan ilki, Ölüdeniz’de mevcut yoğun kaynak suyu çıkışları, dipte içeriden açıkdenize doğru bir akıntı yaratmaktadır. İkincisi, bu kaynak sularının yarattığı tuz farkından dolayı açık denizden içeriye ve dışarıya devamlı bir sirkülasyon oluşmasıdır. Üçüncüsü ise gel-git etkisi ile iki-üç günde bir deniz ortalama yarım metre yükselir ve alçalır. Bu da büyük miktarda deniz suyu giriş ve çıkışı sağlamaktadır.